En son 33. Haftada yazmıştım, şuanda 45 günlük bir minik annesiyim :)
Başa dönecek olursam; 35. Haftada işimden ayrılarak kendime biraz vakit ayırdım. Artık hareket etmek oldukça zorlaşmış, ayaklarım fazlaca şişmeye başlamış, İstanbul’un kavurucu sıcaklarında klima bile işe yaramazken ben bebek odasıymış, eşyaları yıka yerleştir, evi yeni üye için hazırla, temizle derken uğraşıyordum. İyi ki de biraz erken ayrılmışım 37+3 de bizim minik gelmeye karar verecekmiş bilememişim.
37.hafta doktor kontrolüne gittiğimde, hiçbir gelişme yoktu, rahim ağzı kapalı, bebek yola henüz girmemiş, biraz daha beklemeye karar vererek ayrıldık doktordan. Sonrasında biraz alışveriş yapmak için Alışveriş merkezine gittim, nereden bilirdim avm ye girdikten 10 dakika sonra suyumun geleceğini :)
Sürpriz yapıp ansızın gelen su!
Avm ye girdikten 10 dakika sonra ufak bir akıntı geldiğini hissettim, kontrol etmek için tuvalete gittiğimde iki damla açık pembe bir kan geldiğini gördüm ancak nişan denen akıntının koyu renkli ve sümüksü bir hali olduğu anlatıldığı için hiç yormadım nişan gelmesine. Hemen doktorumu aradım ve telaşlanma biraz izle bakalım neler olacak dedi. Peki dedim ve gezmeye devam ettim =)
Yarım saat sonra, kendime elbise bakmaya başladığımda damla damla su gelmeye başladı, ben yine ‘akıntıdır ya da idrar kaçırıyorumdur aman canım daha yeni doktor kontrolünden çıktım yok artık dedim’ doktoruma haber verdim ve yavaş yavaş panik yapmadan gel bir kontrol edelim demesiyle stres başladı bende J Neredeyse 10 yıldır gitmediğim Cevahir Avm ye gideceğim tutmuştu o gün; şimdi gideyim uzunca bir süre gidemem diyerek. Eşime haber verdim ve hastane yoluna düştük… 1 saat boyunca damla damla gelen su bir baktım bardaktan boşalırcasına geldi, arabada hastane yolundayken. Arabanın koltuklarının mahvolduğuna mı yanayım, bu kadar hazırlıksız yakalandığımıza mı bilemeden hastaneye vardık, Pazartesi günü saat 16,30 da…
Yani; nişan denen şey her zaman koyu renkli olmak zorunda değilmiş, açık pembe ve 1 kaç damla olabiliyormuş. Su gelmesi denen şey; hiç de korkulacak birey değilmiş, bir anda akıyor ve bitiyor :)
Hastaneye varmamız, doktoru görmem, konuşmamız, nts ye bağlanma, kanımın alınması, ailelerimize haber vermemiz, eşimin hastane çantasını almaya gitmesi gelmesi derken 1 saat geçti ve ben 17,30 da epidural sezeryan olmak üzere ameliyathanenin kapısındaydımJ
Neden çünkü hiç sancım yoktu, güle oynaya bekliyordum olacakları, bebek strese girmiş olabilirmiş ya da başka bir sorun bu nedenle hiç beklemek istemedik ve hemen kavuşalım sağlıkla oğlumuza dedik.
Epidural Sezeryan
Sezeryan aslında zorunlu hallerde uygulanan ağır ameliyatlar sınıfında. Girmeden önce oldukça gözüm korkmuştu aslında. İyileşmesi çok uzun süre mi, bebeğime nasıl bakarım vs. diye ama beklediğim kadar zor olmadı.
Epidural aşaması oldukça kolay oldu, iğneyi zaten uyuşturarak yaptıkları için hiçbir şey hissedilmiyor. Ancak ameliyat aşamasında acı hissetmeseniz de kesim işlemini ve el hareketlerinin tamamını hissediyorsunuz. Ben o hissiyattan ürktüğüm için uyutulmayı talep ettim ve anestezi uzmanı ‘tamam ortamdan koparıyorum seni’ dedi ve sonrasını hatırlamıyorum maalesef. Eşim yanımdaydı… Tüm anı yaşadı ve kameraya almış izlemem için. O anı yaşayamasam da izledim tekrar tekrar… ağlaya ağlaya…
*Doğumun ertesi günü kalktım yürüdüm, 3 gün dikiş bölgesinde eğilip kalkarken bir hassasiyet oluyor ama korkulacak bir şey değil. 5. Günde normal hareket edebiliyordum.
*Memorial Ataşehir’de yaptım doğumumu. Hastaneden özellikle yatan hasta katından, bebek hemşirelerinden oldukça memnun kaldım. Hepsi çok çok ilgiliydi. Çağırır çağırmaz hemen gelip yardım ettiler. Hastanenin doğumlarda hediye olarak bir akşam yemeği uygulaması var. Odanıza özel olarak hazırlanmış akşam yemeği geliyor. Kuaför gelip, fön çekiyor ve misafirlere sizi hazırlıyor. Sezeryan doğumlarda süt biraz geç gelebiliyormuş ama hemşirenin de yardımı ile geldi ve emzirebildim.
Bir EFE geldi…
17,57 de minik bir EFE dünyaya geldi… Mucize gibi… İnanılmaz… Anlatılamaz…
Dilerim isteyen herkes yaşar bu duyguyu…